
Bir zamanlar ABD'nin küçük Amerika'sı: Balgat'ta çocuklar ders, karanlık adamlar plan yapardı
PolitiKulis
Sevgili okurlarım…
Hani hep derim ya, “Ankara’da hiçbir şey göründüğü gibi değildir” diye… İşte yeni kitabıyla gazeteci Ahmet Köprülü, bunu bir kez daha tokat gibi yüzümüze vurmuş. Trojans: Ankara’da ABD Ajan Okulu… İsmi bile kışkırtıcı. “Truva Atı” diyor adam, daha ne desin!
Şimdi bakın, kitabın birinci bombası: 1957’de Balgat’ta kurulan Amerikan Okulu aslında bir eğitim yuvası falan değil, düpedüz istihbarat üssü. Okulun yıllıklarında ABD büyükelçileri, CENTO generalleri, hatta CIA bağlantılı isimler boy gösteriyor. Yani çocuklar ders çalışıyor gibi görünürken, yukarı katta koca koca generaller Türkiye’nin geleceğini planlıyormuş.
İkinci bomba: Amerikan Okulu’nu yönetenler arasında bizim Albay Kamil Homriş var. Şimdi sıkı durun… Bu beyefendi TSK’dan emekli olduktan sonra Tapu Kadastro Lisesi’nde Fransızca öğretmeni olmuş. Ve ne tesadüf ki öğrencilerinden biri Abdullah Öcalan! Yahu sevgili okurlarım, tarih böyle ironileri özellikle mi seçiyor, anlamıyorum.
Üçüncü bomba: Lenin posteri! Hani Amerikalılar Türkiye’de “komünizmle mücadele” diye gelmişti ya… Okulun yıllıklarında öğrencilerin odasında Lenin’in resmi asılı. Fotoğraf da yıllığa basılmış. İnsanın aklına şu soru geliyor: “Yahu siz kiminle savaşıyordunuz, kimi büyütüyordunuz?”
Dördüncü bomba: Aşk acısı. Evet evet, CIA adına çalışan Elisabeth McNeill diye bir hanımefendi var. Türkiye’ye aşk acısıyla gelmiş gibi görünüyor ama meğer CIA ajanıymış. Klasik Hollywood senaryosu değil de nedir? Biri gelsin, “romantik” diye ağlaya ağlaya Ankara’ya yerleşsin, ertesi gün memleketin damarlarını çözsün.
Beşinci bomba: George W. Bush… Hani 2004’te “ilk kez Türkiye’ye geldim” diye ortalığı şenlendiren Bush. Meğer 1978’de eşi Laura’yla Ankara’da Amerikan Okulu’nun mezuniyetine katılmış. Okul yıllığında fotoğrafı bile var. Ah sevgili okurlarım, işte bu yüzden siyasetçilerin “ilk kez geldim, ilk kez gördüm” cümlelerine fazla inanmamak lazım.
Şimdi size kulislerden de bir fısıltı vereyim… Ankara’da bazı eski kulağı kesikler bu kitabı şimdiden titreyerek okuyor. “Aman aman, bizim isim çıkmasın” diye telefon üstüne telefon açılıyormuş. Bir emekli karanlık kişinin çocukları “Baba, yıllıkta sen de varsın” deyince evin salonunda küçük çaplı bir kıyamet kopmuş.
Sevgili okurlarım, işin özü şu: Bir beyaz Chevrolet, bir yıllık ve bir aşk acısı… Hepsi birleşince ortaya koskoca bir istihbarat okulu, yani koca bir Truva Atı çıkıyor. Balgat’ın tam ortasında, gözümüzün içine baka baka. Bizse hâlâ “küçük Amerika” hayali kurmuşuz.