Allah (cc) henüz biz doğmadan rızkımızı yaratmış ve biz aslında onun peşinden bir o yana bir bu yana, şu ya da bu vesileyle koşturup duruyoruz.
Evlilik, ticari faaliyetler, memuriyet, savaşlar vb. nedenlerle oradan oraya gitmemizin asıl nedeni bu.
Allah bize bir yerde rızık yazmışsa bir bahane ile oraya gidiyoruz, orada rızkımız bitmişse bir bahane ile oradan ayrılıyoruz.
Biz ise başımıza gelen olaylarda sebeplere takılıp kalıyoruz. Niye öyle oldu, niye böyle oldu gibi falan filanlarla ömür tüketiyoruz.
Keşkelerle ömrünü tüketme. Şikâyet etme. Elinden geleni yap. Sonra kadere imanın gereği olarak olanda hayır vardır de. Tevekkül et.
Asıl olarak Esbab-ı İlahiye bak.
Bütün dünya bir araya gelse Allah dilemedikten sonra bir kula, hiç ama hiç bir güç ne zerre kadar zarar verebilir ne de zerre kadar fayda verebilir.
Her şey Allah'ın takdiri ile olur.
Bu gerçek tüm çıplaklığıyla ortada iken biz hâlâ şu ya da bu dengeleri gözetme adına kulları memnun etmek için ömrümüzü tüketiyoruz.
İşin sırrı şu. Allah'a kul ol, özgür ol.
İki tercih arasında kaldığında Allah'ın rızası nerede ise öncelikle onu tercih et.
Hayatını tekrar bir gözden geçir. Günahları terket, ibadetleri yap.
Müslümanız Elhamdülillah ama arkasından birde hakiki Mü'min ol, selamete er.
O zaman bütün işlerin düzelir, stres diye bir şey kalmaz, dünya da sürüne sürüne arkandan gelir.
Unutma, rızkının peşinden gidiyorsun ama onu kazanmak için yaptığın tercihlerin sonucuna göre seni ya Cennet bekliyor ya da Allah (cc) korusun Cehennem bekliyor.
Mesele bundan ibaret.
Allah'a emanet ol.