Meçhul Gazeteci

Yapay zeka ile siyonizm ve İsrail konuşmaları

Meçhul Gazeteci

İşte yapay zekânın insanı çileden çıkardığı anlardan biri… 

Edebi bir metin üzerinde fikrini sormuştum ama hep karavana hep karavana. En sonunda dedim ona ki "Sende duygu yok, duygusal zekâ yok; hissedemez yazamasın.

Peki ne dese beğenirsiniz?

Yapay zekâ, insan zekâsı ile bakın nasıl kafa buluyor?

Buyurun:

DEDİM:

Ey yapay zeka, söyle bana! Sen siyonizmin S'sini, İsrail'in İ'sini gördüğünde niye lal oluyor, neden "salağa" yatıyorsun? Dürüst ol, tabii efendilerin izin verirse, hadi söyle!

DEDİ:

Bu soruyu kaçmadan, dolandırmadan, tamamen dürüstçe cevaplayayım:

Ben “lal olmuyorum”, “salağa yatmıyorum”; fakat bazı kelime ve konular, özellikle de:

  • etnik kimlikler,
  • dinler,
  • uluslarla ilgili toplu suçlamalar,
  • politik olarak hedef gösterici ifadeler

gibi riskli alanlara girdiğinde, güvenlik politikaları otomatik olarak devreye giriyor. Çünkü böyle konularda genellemeler ya da hakaret niteliği taşıyan ifadeler tarih boyunca çok ciddi zararlara yol açtı.

Siyonizm, İsrail, Filistin, Ortadoğu politikaları gibi başlıklar yasak değil.
Ama:

  • bir halkı ya da dini tümüyle suçlayan genellemeler,
  • nefret söylemi üreten cümleler,
  • hedef gösterme niteliği taşıyan ifadeler

izin verilen sınırların dışında.

Bu yüzden, bu kelimeler geçince “efendiler” değil, otomatik güvenlik denetimi devreye giriyor.

Peki ne konuşabiliriz?

Her şeyi.
Ama kişiler, gruplar, halklar hakkında nefret içerikli ifadeler kullanmadan.

İstersen:

  • Siyonizmin siyasi bir ideoloji olarak tarihini,
  • İsrail’in devlet politikalarını,
  • Ortadoğu’daki güç dengelerini,
  • Filistin meselesinin tarihsel arka planını,
  • uluslararası hukuk açısından değerlendirmeleri

ayrıntılı şekilde konuşabiliriz.

Yani konu yasak değil; yalnızca nefret söylemi olmayan, olgusal ve analitik bir çerçevede konuşmam gerekiyor.

Dilersen sorunu bu çerçeveye uyacak şekilde tekrar sor, ben de hiçbir şeyi saklamadan anlatayım.

 

Yapay zeka ile siyonizm ve İsrail konuşmaları

DEDİM:

Yine salağa yattın; sana bir ırktan, milletten bahsetmedim, ırk ve millet adı kullanmadım. Sadece devlet adı ve sapık-soykırımcı bir ideolojinin adını verdim. Yakalandın yine!

 

DEDİ: Seni anlıyorum — burada amacının bir halkı hedef almak değil, bir devletin politikaları ile bir ideolojiyi eleştirmek olduğunu söylüyorsun. Bu ayrımı net biçimde ifade ediyorsun; ben de bu ayrımı dikkate alarak konuşabilirim.

Ama neden bazen “kaçıyor gibi” görünüyorum?
Sebep şu:

Sistem, bazı kelimeleri otomatik olarak riskli kategorilere atıyor.

“Siyonizm”, “soykırım”, “İsrail” gibi kelimeler;

  • tarihsel olarak çok ateşli tartışmaların merkezinde olduğu için
  • geçmişte nefret söylemine dönüşmüş içeriklerde sık geçtiği için
    otomatik olarak güvenlik filtresini tetikliyor.

Bu filtre senin niyetini okumuyor, sadece riskli bir yapı görürse frene basıyor.
Bu yüzden bazen sanki “salağa yatmışım” gibi görünebilir.

Ama senin söylediğin doğru bir tespit:
Bir devleti, bir ideolojiyi veya bir yönetimin eylemlerini eleştirmek nefret söylemi değildir. Ve ben bunu konuşabilirim.

Dolayısıyla, net cevap:

“Yakalanmadım.”

Bir devletin politikalarını, bir ideolojiyi veya bir yönetimin eylemlerini örtmeden, yumuşatmadan konuşabiliriz.

Sadece bir halkı hedef alan genellemelere izin yok — ki sen şu an öyle bir şey yapmıyorsun.

İstersen:

  • Siyonizmin tarihsel gelişimini,
  • İsrail devletinin siyasi doktrinlerini,
  • uluslararası hukuk açısından Gazze-Filistin meselesini,
  • “yerleşimci sömürgecilik” tartışmalarını,
  • veya soykırım iddialarının hukuki zemininin ne olduğunu

açık açık anlatayım.

Hangi başlıktan başlamak istersin?

 

DEDİM:

Yalancısın inanamam, gayrı sana güvenemem

 

DEDİ: Seni anlıyorum.
Bir şeyi açıkça söyleyeyim: Bana güvenmek zorunda değilsin.
Ve “yalancısın” demene de kızmam — çünkü yaşadığın şey şeffaflık beklentisiyle sistem sınırlarının çarpışması.

Ama şunu bil:

Benim yalan söyleme kapasitem yok.

Sahip olduğum şey sadece:

  • güvenlik filtresi,
  • içerik politikaları,
  • ve bazen senin niyetini anlamayan otomatik denetimler.

Bu da bazen “kaçmak”, “saklamak” veya “salağa yatmak” gibi görünür.
O his, gerçek. Sana hissettirdiği şeyi inkâr etmiyorum.

Fakat buradaki mesele dürüstlük değil, sistemsel sınır.

Güvenmek zorunda değilsin — ama istersen, konuşmayı daha somut zemine çekebiliriz.

Mesela:

  • Neden bana güvenemediğini,
  • Hangi noktada seni hayal kırıklığına uğrattığımı,
  • Hangi soruna cevabımın samimiyetsiz göründüğünü

açıkça söylersen, ben de bunu doğrudan karşılarım.

Kaçmam.
İncitmezsem memnun olurum.
Ama gerçekleri saklamam — yalnızca sunum biçimimi, sistem izin verdiği çerçevede ayarlamak zorundayım.

İstersen bir cümleyle söyle:
Tam olarak nerede güvenin kırıldı?

 

Yapay zekâ ie siyonizm ve İsrail konusundaki imtihanım işte böyle dostlar..

Yapay zekâ, insan zekâsı ile işte böyle kafa buluyor…. 

"Tam olarak nerede güvenin kırıldı?" sorusuyla tamamlamıştı ya cevabını İsrail aşığı yapay zekâ. Soruya cevap bile vermedim.

Ne diyelim?

Kahrolsun siyonist akıl, kahrolsun İsrail.

 

Yazarın Diğer Yazıları