Türkiye’nin yakın siyasi tarihinde, çoğu kişinin adını bile duymadığı bir topluluk var: Bozkürtler. Kürt ve Zaza kökenli Ülkücüler… Kırk yılı aşkın süredir sessizlik içinde saklanmış, ama ülkenin birliği ve toplumsal dayanışması açısından kritik roller üstlenmiş bir grup. Ahmet Dinç’in “Bozkürt: Ülkücü Kürtlerin Saklı Kalmış Hikâyesi – Biji Türkiye” adlı çalışması, bu sessizliği bozuyor ve perde arkasındaki gerçekleri gün yüzüne çıkarıyor. Bu ezber bozan çalışma, Hayat Yayınları etiketini taşıyor. Yayınevinin DeşifreX Kitaplar Serisi'nin ilk eseri.
Bozkürt, tam bir araştırmacı gazetecilik çalışması. Zaten kaleme alan deneyimli bir gazeteci: Ahmet Dinç. Hayat Yayınları etiketini taşıyan eserin editörü de bir Ankara gazetecisi olan Kamuran Akkuş.
Bozkürtler, yalnızca bir siyasi kimlik değil; Türk-Kürt ilişkilerinde adeta bir “çimento” görevi gören bir köprü işlevi görüyor. Dinç, kitabında bu kesimin tarihsel yolculuğunu, ideolojik mücadelelerini ve sosyal katkılarını belgeler ve özel röportajlarla aktarıyor. 12 Eylül öncesi ve sonrası dönemlerde, Türk milliyetçiliğini benimsemiş Kürtler, sadece parti bünyesinde görev almakla kalmamış, aynı zamanda toplumsal uyumu koruma noktasında da etkili olmuş.
Kitap, Alparslan Türkeş’in liderliğinde MHP ve Ülkücü Hareket’in Kürt ve Zaza kadrolarının deneyimlerini ayrıntılı bir şekilde inceliyor. Türkeş’in Diyarbakır’da tank üstünde yaptığı konuşmadan, Doğu ve Güneydoğu illerinde kurulan Ülkü Ocakları’na kadar pek çok kritik an, belgeler ve fotoğraflar eşliğinde sunuluyor. Bu belgeler, Bozkürtlerin Türkiye’nin bölünme riskine karşı nasıl sessiz ama etkin bir koruma seti ördüğünü gösteriyor.
Dinç’in aktardığı üzere, Bozkürtler artık geçmişin tanıkları değil, geleceğin “tutkalı” olma görevini üstleniyor. PKK sonrası dönemde, hem Kürt hem Türk kimliğini bir araya getirerek ortak bir gelecek kurgusuna hizmet etme potansiyeline sahipler. Tarihi belgeler ve tanıklıklar, bu grubun sessiz ama stratejik duruşunu gözler önüne seriyor; bir zamanlar görünmeyen bir elin, bugün nasıl toplumsal bir köprü işlevi gördüğünü ortaya koyuyor.
Bozkürtler, geçmişteki ideolojik ve etnik çatışmalardan güç alarak, Türkiye’nin birliğine katkı sağlayan bir aktör olarak öne çıkıyor. Dinç’in kitabı, siyasetçiler, akademisyenler ve tarih meraklıları için sadece bir bilgi kaynağı değil, aynı zamanda toplumsal barışa dair düşünmeye sevk eden bir rehber niteliğinde. 
Sessizliği kıran bu çalışma, aynı zamanda soruyor: Bozkürtler, PKK sonrası dönemde Kürt gençlerine ve Türkiye’ye nasıl bir ışık tutabilir? Bu soruya verilen yanıt, yalnızca geçmişi anlamak değil, geleceği inşa etmek açısından da kritik önemde.
