Meçhul Gazeteci

Ankara'nın kalbinde made in Amerika izi: Trojans

Meçhul Gazeteci

Hikâyeyi anlatmaya 2006’da Tandoğan’daki bir galeride sergilenen 1952 model klasik bir Chevrolet’den başlamak lazım. Araba, sıradan bir klasik gibi görünüyordu; ama içindeki evraklar, geçmişin tozlu raflarını karıştıracak kadar ciddi bir sır barındırıyordu. Araştırmacı gazeteci Ahmet Köprülü, işte o evraklar sayesinde kendini yıllar sürecek bir “derin kazı” serüveninin içinde buldu. Ve ortaya çıkan tablo, bir zamanlar Ankara’nın kalbinde, sıradan bir Amerikan okulu maskesi altında işleyen bir Truva Atıydı: Trojans.

Gazeteci Ahmet Köprülü’nün “Trojans / Ankara’da ABD Ajan Okulu” kitabı ezber bozan bir gazetecilik çalışması olmuş. Gazeteci Kamuran Akkuş'un editörlüğünde yayımlanan Trojans, Hayat Yayınları etiketiyle raflardaki yerini bulmuş. 

Hafızayı tazeleyelim. 1957 yılı. Türkiye Soğuk Savaş’ın gölgesinde, Doğu-Batı çatışmasının tam ortasında. Balgat’ta, Amerikan Hava Kuvvetleri mensuplarının aileleri için açılan okul, sadece eğitim vermekle kalmadı; aynı zamanda CIA ve Pentagon bağlantılı TUSLOG ve JAMMAT yapılarının Türkiye’deki operasyonlarını yöneten bir merkez hâline geldi. Köprülü’nün belgeleri, bu okulun sıradan bir lise olmadığını, aksine bir “etki ve istihbarat üssü” olduğunu ortaya koyuyor.

Okul, açıldığı ilk yıllarda öğrencilerini “Trojans” yani Truva atları olarak adlandırdı. Biraz düşünün: ABD, Türkiye’deki stratejik planlarını yürütmek için çocukları metaforik Truva atlarına dönüştürüyor. Hafif ironik, değil mi? Ancak işin ciddi yanı şu: Bu Truva atları, yalnızca isimle değil, işlevleriyle de Amerika’nın politik ve kültürel hamlelerine hizmet ediyordu.

Köprülü’nin araştırması, belgelerle dolu. JUSMMAT/TUSLOG destekli okulun, CENTO bağlantılarıyla bir “Kale” gibi konumlandırıldığını anlatıyor. Yani Ankara’nın kalbinde bir okul, aslında gizli bir stratejik üs. O yıllarda kim bilir kaç insan, “sadece okul” sandığı bu yapı üzerinden yürütülen operasyonların farkındaydı? Belki çok azı…

Ve işin ilginç tarafı, Truva atının hikâyesi sadece askeri ya da siyasi boyutla sınırlı değil. Okulun yönetiminde Albay Kamil Homriş gibi isimler vardı. Homriş, Amerikan okulundan ayrıldıktan sonra Fransızca öğretmeni olarak Tapu ve Kadastro Lisesi’ne geçti ve bu dönemde terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan da aynı okulda öğrenciydi. Hayat bazen öyle ironi yüklü karşılaşmalar sunar ki… Bu, okyanus ötesi strateji ile yerel tarih arasında ince bir çizgi oluşturuyor.

1978 yılına gelince iş biraz daha ilginçleşiyor. George W. Bush’un Türkiye’ye ilk ziyareti, yıllardır yanlış bilinen tarihlerden birine ışık tutuyor: Bush, eşi Laura ile birlikte aslında 1978’de Ankara’da bulunmuş. Evet, yıllarca 2004’teki NATO Zirvesiyle hatırladığımız ziyaretin öncülü bu gizemli Ankara seyahatiymiş. Trojans yıllıkları ve belgeleri, Bush çiftinin bu “gizemli” ziyaretiyle ilgili ilk fotoğrafları da gün yüzüne çıkarıyor.

Kahvelik sohbet havasına geri dönelim: Düşünün, Ankara’nın Tandoğan ve Balgat semtlerinde, sıradan bir lise maskesi altında ABD’nin istihbarat ağının planları yapılıyor; öğrenciler Truva atları olarak yetiştiriliyor; Albaylar ders veriyor, generaller ve CIA ajanları göz kırpıyor. Kim anlatacak bunu bize? Ahmet Köprülü, tam da bu yüzden yıllar süren titiz saha araştırmasını yaptı, binlerce belgeyi taradı ve yaklaşık yüz fotoğrafla desteklenen bir kronoloji oluşturdu.

Okulun işlevi sadece askeri ya da politik değildi. Kültürel etki ve ideolojik yayılım da söz konusuydu. Amerikan kültürü, Ankara’nın sokaklarına, kafelerine, lokantalarına, hatta küçük detaylarda kullanılan otomobil modellerine kadar sızıyordu. Missouri Lokantası, Washington Restoranı gibi mekânlar, dönemin Ankara’sında Amerikan rüyasının küçük simgeleri olarak işlev gördü. Ve işte tüm bu detaylar, Amerikan istihbaratının yalnızca eğitim üzerinden yürüttüğü “psikolojik operasyon”ları gözler önüne seriyor.

Köprülü, gazetecilik titizliğiyle belgeleri ve fotoğrafları aktarmakla kalmıyor; okurun merakını sürekli canlı tutuyor. Örneğin TUSLOG DET-30 üssünde kurulan AHS okulunun “Trojans yılı” ilan etmesi ve öğrencileri Truva atları olarak adlandırması, ABD’nin Türkiye’deki stratejik yapılanmasını metaforik bir dille ifade ediyor. Sıradan bir hikâye değil, değil mi? Burada hem tarih hem politika hem de semboller iç içe geçiyor.

Ve tabii ki, Truva atının hikâyesi bazı sürpriz isimlerle daha da ilginçleşiyor. Elisabeth McNeill gibi CIA mensupları, Türkiye’ye aşk acısıyla gelmiş, ama işlerini de ihmal etmemiş. Büyük operasyonları koordine eden bu isimler, ABD’nin bölge üzerindeki etkisini sağlamak için bir eğitim kurumunu nasıl merkez hâline getirebileceğini gösteriyor.

Köprülü’nün çalışması, yalnızca Ankara’daki bir Amerikan okulunu anlatmakla kalmıyor; aynı zamanda Soğuk Savaş yıllarında Türkiye’nin uluslararası politik manevralarını, ABD’nin stratejik planlarını ve yerel aktörlerin rolünü de gözler önüne seriyor. Fotoğraflar, yıllıklar, evraklar… Hepsi bir araya geldiğinde, Ankara’nın kalbinde zıplayıp duran gizemli Truva Atı’nın, yani Trojans’ın hikâyesi ortaya çıkıyor.

Sonuç olarak, Trojans sadece bir okul değil; bir metafor, bir Truva Atı, bir istihbarat ve kültürel etki üssü. Ve Köprülü’nün derin kazısı sayesinde bizler artık bu gizemi anlayabiliyoruz. Ankara’nın Balgat’ında, 1957’den 1985’e kadar süren bu “sır perdesi”, belgeler ve fotoğraflarla gün yüzüne çıkmış durumda. Tarih bazen ciddi ve kurallıdır; ama bazen de bir kahve sohbeti kadar ironik, gülümsetici ve düşündürücüdür. Trojans işte öyle bir hikâye.

Yazarın Diğer Yazıları