7,5 milyonu aşkın kamu personeli ve emeklileri seçimleri nasıl etkiledi?
31 Mart yerel seçimlerinin ardından kamu personeli ve emeklilerinin seçim sonuçları üzerindeki etkileri tartışılmaya devam ediyor. Bu noktada cevap aranan en temel sorulardan biri şu: 7,5 milyonu aşkın kamu personeli ve emeklilerinin seçimleri nasıl etkiledi? Sorunun cevabını, kamu personel rejimi alanındaki duayen isim Ahmet Ünlü veriyor.
31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimlerinin ardından kamu personeli ve emeklilerinin seçim sonuçları üzerindeki etkileri tartışılmaya devam ediyor. Bu noktada cevap aranan en temel sorulardan biri şu: 7,5 milyonu aşkın kamu personeli ve emeklilerinin seçimleri nasıl etkiledi? Sorunun cevabını, kamu personel rejimi alanındaki duayen isim Ahmet Ünlü veriyor.
Strateji ve Bütçe Başkanlığının 2023 yılı Aralık ayı verilerine göre, toplam kamu personel sayısı 5 milyon 175 bin 771 kişi. Bu sayıya, kamu personeli emeklileri olan 4/c (emekli sandığı) kapsamındaki 2 milyon 400 bin 121 kişi eklenince, kamu personeli çalışanları ile emeklilerinin toplam sayısı 7 milyon 575 bin 892 kişiye ulaşıyor.
Bu büyük kitle, seçim sonuçlarını doğrudan etkileyen bir faktör olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle 2023 yılında yapılan emekli maaşı düzenlemeleri ve 3600 ek gösterge gibi konular, kamu personeli ve emeklileri arasında ciddi tepkilere neden oldu. Emekli maaşlarında yaşanan düzenlemeler ve seyyanen maaş artışları, seçim sonuçlarına doğrudan yansıyan konular arasında yer alıyor.
Öte yandan, kamu kurumlarına yapılan niteliksiz atamaların da seçim sonuçları üzerinde etkili olduğu gözlemleniyor. Niteliksiz bürokratların, kamu yönetiminde oluşturduğu sorunlar, iktidarın seçimlerde karşılaştığı zorluklardan biri olarak öne çıkıyor. Kamu yönetiminde liyakatin önemine vurgu yapılıyor ve liyakatsiz atamaların bu dengeyi bozduğu belirtiliyor.
Çözüm yolları olarak, üst düzey kamu görevlilerinin envanterinin çıkarılması, yapılan işlerin ve algının incelenmesi, tarafsız kamuoyu araştırmalarının yapılması öneriliyor. Bu tür adımların atılması, kamu yönetimindeki sorunların çözümüne katkı sağlayabilir ve iktidarın seçimlerde daha başarılı olmasına yardımcı olabilir.
Netice itibarıyla 7,5 milyonu aşan kamu personeli ve emeklilerinin, seçim sonuçları üzerindeki etkisi göz ardı edilemez. Kamu personeli ve emeklilerinin beklenti ve taleplerinin dikkate alınması, iktidarın gelecekteki seçimlerde daha başarılı olabilmesi için önem taşıyor.
Ahmet Ünlü'nün Yeni Şafak'taki yazısı:
7,5 milyonu aşan kamu personeli ve emeklilerinin seçimlere etkisi
31 Mart yerel seçimlerinin üzerinde düşünülmesi ve muhasebe yapılması gereken birçok husus olduğu ve bununda yapılacağı muhakkak. Acaba kamu personeli ve kamu personeli emeklileri seçim sonuçları üzerinde ne kadar etkili olmuştur? Biz bu konunun değerlendirmesini yapmaya çalışacağız.
Kamu personeli ve emeklileri 7,5 milyonu aştı
Strateji ve Bütçe Başkanlığının 2023 yılı Aralık ayı verilerine göre toplam kamu personel sayısı 5 milyon 175 bin 771 kişi olup bunlar farklı statüdeki personelden oluşmaktadır. Kamu personeli emeklilerinin sayısı ise 2 milyon 400 bin 121 4/c (emekli sandığı) kişi emekli aylığı almaktadır. Buna göre kamu personeli çalışanları ile emeklilerinin sayısının toplamı 7 milyon 575 bin 892 kişidir.
Kamu personelleri ile emeklilerinin ne kadar büyük bir kitle olduğunu belirtmemize herhalde gerek yoktur. Bu nedenle bu kesimin kamu kurumlarında yapılan her yanlıştan veya düzenlemeden bir şekilde etkilendiğini belirtmemiz gerekiyor.
Özellikle 2023 yılında ilk defa yapılan emekli maaşı düzenlemesinde bütün memur emeklilerinin maaşlarına olumsuz olarak yansıdı. Bu konunun detaylarını daha önce bu köşede açıklamıştım.
“Memur emeklilerinin maaş rahatsızlığı ya da feryatlarının sebepleri” başlıklı 01.10.2023 tarihli yazımda maaş katsayısı yerine oransal memur maaş zammının emeklilere olumsuz yansıdığını örnekler üzerinden açıklamıştım.
Bu yazımda, memur emeklilerinin emekli maaş artışı iki katsayı üzerinden yapıldığını bunlardan birisinin taban aylık katsayısı diğerinin ise maaş katsayısı olduğunu belirterek memurlara yapılan seyyanen maaş artışının katsayılarda artış yerine gösterge ile yapılması ve oransal olarak yapılan emekli maaş zammının emekli maaşlarına olumsuz yansıdığını ifade etmiştim. Bu durumun seçimlere olumsuz yansıdığını ifade etmemiz gerekiyor.
Bu düzenlemenin yapılmasının temel sebebi ise EYT ve 3600 ek gösterge düzenlemesinin bütçeye getirdiği yük olduğunu belirtmemiz gerekiyor. EYT ve 3600 ek gösterge düzenlemesinin nelere yol açacağını bu köşeyi takip edenler hatırlayacaktır. Maalesef o dönemde kendisine Sosyal Güvenlik Uzmanı diyenler ekranların parlak yüzü haline getirilmişti. Şimdi bunların hiçbirisi ortada yok. Sosyal Güvenlik harcamalarının katlanamaz hale geldiğini bu köşede rakamlarla açıklamıştık. Zamanında yapılan yanlışlar, ister istemez emekli maaşlarına, bu da seçimlere yansımıştır.
Diğer bir olumsuzluk ise 1. dereceye yükselen memurlara 3600 ek gösterge verileceği sözünün seçimler öncesinde yerine getirilememesidir. Daha önce de ifade ettiğim üzere böyle bir düzenlemenin birçok dengeyi bozacağını görmek için uzman olmaya gerek yoktur. Ancak söz verildikten sonra da beklenti oluşması kaçınılmazdır. Bütün memurlara 3600 ek gösterge verilecekse daha önceki düzenleme de anlamsızlaşacaktır. Yani neresinden tutulursa tutulsun rasyonel bir tarafı olmayan bir konuda iktidar çok büyük bir yara almıştır. Buna sebep olanların herhalde makul bir açıklaması vardır. Özetle bu konuda ciddi bir maliyet çalışması yapılmadığı anlaşılıyor.
Niteliksiz bürokratların maliyeti seçimlere yansımıştır
Bu köşeyi takip edenler kamu kurumlarına yapılan niteliksiz atamaların kurumlara ve iktidara verdiği zararları örneklerle anlattığımı hatırlayacaklardır. Kamu yönetimindeki iktidar gücünün su dolu havuz gibi olduğunu yıllardır yazılarımda belirtiyorum. Özellikle niteliksiz yöneticilerin kamu kurumlarına verdiği zararlardan ısrarla bahsettiğim hatırlanacaktır. Bunların iktidara verdiği zararları sürekli olarak gündemde tuttuk ama pek dinlendiği söylenemez.
Kim ne derse desin, iktidar partileri seçim kazanır, kamu yönetiminde ise bürokratlar etkindir ve yönetim onların kontrolündedir. Hangi iktidar partisi olursa olsun bu kural değişmez. Yani ister bürokratik oligarşi diyelim ister başka bir ad verelim ama kural kesinlikle değişmez. Bu nedenle iktidar sürelerini su dolu havuza benzeterek konuyu açıklamaya çalışırsak konunun özü daha iyi anlaşılır. Bu bağlamda iyi ve nitelikli bürokratları havuza giren suya, niteliksiz bürokratları da havuzdan çıkan suya benzetebiliriz. Bu noktadan bakılırsa bürokratın kalitesi ne kadar düşük olursa havuzun suyu o kadar hızlı boşalacak kalite ne kadar artarsa da havuzdaki su o kadar hızlı artacaktır.
İktidar temsilcisi olan partinin her bakanlıktaki tepe yöneticisi olan bakanın bakanlığındaki bürokrasiyi dizayn etme gibi bir fonksiyonu vardır. Dolayısıyla bakanlıklar iktidar tarafından yönetildiğine göre üst düzey bürokratların olumlu veya olumsuz her davranışı da iktidar hanesine yazılmaktadır. Bunun görülmediği ve dikkate alınmadığı anlaşılıyor.
Bu zaviyeden bakıldığında liyakatsiz atamalar, iktidar havuzunu hızla boşaltmış ve sonuç sandığa yansımıştır.
Günümüzün devlet yapısını kemiren bu hastalığı Koçi Bey ise yıllar önce dile getirmişti. Liyakat ister kamu yönetiminde isterse özel sektörde yönetimin vazgeçme lüksünün olamayacağı en temel ilkedir. Nitekim 657 sayılı Kanun’un üç temel ilkesinden birisi de liyakattir. Herkesin ısrarla liyakat demesine rağmen bu ilkenin niçin bu kadar yerlerde süründüğünün de ayrıca analizinin yapılması gerekmektedir.
Bir kurumun başına getirdiğiniz liyakatli bir yönetici, kurumu zirveye taşırken liyakatsiz bir yönetici ise oluşan birikimi yerle bir edebilmektedir. Maalesef bu tür yöneticilerin kamuda arttığını üzülerek gözlemliyoruz. İşte burada sorulması gereken en temel soru, atama yapılan kurum benim işletmem olsaydı hatıra binaen bu atamayı yapar mıydım ya da böyle bir atama büyük holdinglerde olsaydı sonucu nasıl olurdu? Sorumluluk sahibi her kişinin sorgu günü gelmeden kendine bu soruyu sorması gerekiyor. Eğer bu sorular acilen sorulmaz ve cevaplanmazsa ister inanın ister inanmayın iktidar havuzu hızla boşalır. Bazen boşaldığını hissedersiniz bazen de hissetme şansınız olmaz.
Yine işten güçten anlamayan yönetici atanmasında adalet duygusu zedelendiği gibi çalışanların da iktidara karşı büyük bir öfke duymasına sebep olmaktadır. Ayrıca atanan kişinin her olumsuz hareketi doğrudan iktidar mizanına konulur ve bir müddet sonra da mizandaki olumsuzluklar gelir tablosu ve bilançoya yansır. Nihayetinde de zarar hesabı iktidar hanesine yazılır.
Yukarıda belirttiğimiz üzere kamuda 5 milyon 175 bin 771 kişinin yüzde ellisinin kurumunda yapılan liyakatsiz atamalar sonucunda her gün milyonlarca personelin evinde yegane gündem liyakatsiz atanan kişinin dedikodusu olacaktır. Bu kişilerin yaptığı olumsuzluklardan milyonlarca personel anında haberdar olur ve sabahtan akşama kadar bakanlık bu bürokratın yaptığı yanlış işlerin haberleriyle çalkalanır. Bir de mesai sonrası evlerdeki gündemi de kurumlarda yaşanan olumsuzluklar olursa varın etkiyi siz düşünün.
Özetle 500 tane niteliksiz üst düzey atama ve bunların yaptıkları olumsuz davranışlar bir anda milyonlara ulaşabilmekte ve milyonları rahatsız edebilmektedir. Yani iktidara yakın olduğu düşünülen bürokratların yaptığı olumsuzluklar olumsuzluğun büyüklüğüne göre havuzu bazen hızla bazen de yavaş yavaş boşaltır. Bu nedenle bazı kurumlara sandık konulsa ortaya çıkacak sonucu kestirmek için müneccim olmaya gerek yoktur. Kaldı ki her çalışanın bir seçmen olduğu da unutulmamalıdır.
Çözüm için neler yapılması gerekiyor?
Öncelikle ne kadar üst düzey kamu görevlisi varsa bunların isim, unvan ve kurum bazında envanteri çıkarılarak masaya yatırılmalıdır. İnanın bunların toplam sayısı bin kişiyi geçmez.
Daha sonra bunların kurumlarındaki yaptığı işler ve algısı bütün boyutlarıyla incelemeye tabi tutulmalıdır. En önemlisi ise bu işin tarafsız kamuoyu araştırma şirketlerine yaptırılmasıdır. İnanın çıkan sonuç çok şaşırtıcı olacaktır. En sonunda ise istenmese dahi acı reçetedeki şifalı ilaçlar içilmelidir.
Sonuç olarak öyle bürokratlar var ki bilerek veya bilmeyerek iktidardan çalışanları nefret ettirmek için elinden gelen her türlü kötülüğü yapmaktadır ve bunların yaptığı hukuksuzluklar da yanlarına kalmaktadır. Dolayısıyla bu tip yöneticilerin olduğu kurumlarda iktidarın başka düşman aramasına gerek yoktur. Ayrıca, en fazla particilik yapan tiplerin en fazla zarar verdiğine de şahit olunacaktır.