- Haberler
- Zirve Yayınevi davası sanığı askerlere tazminat
Zirve Yayınevi davası sanığı askerlere tazminat
- Anayasa Mahkemesi, Zirve Yayınevi davasında yargılanan muvazzaf askerler Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, Adil Akçay, Abdullah Atılgan ve Murat Göktürk'ün 'tutuklanmalarının hukuki olmadığı, makul süreyi aştığı, yasak sorgu usulüyle ifade alındığı' gibi gerekçelerle yaptığı bireysel başvuruyu karara bağladı - Sanıkların 'makul tutukluluk süresinin aşıldığı' başvurusunu 'kabul edilebilir' bulan Yüksek Mahkeme, bu kişilere manevi tazminat ödenmesine hükmetti
MALATYA (AA) - Anayasa Mahkemesi, Zirve Yayınevi'nde 3 kişinin bıçaklanarak öldürülmesi olayına ilişkin davanın sanıkları muvazzaf askerler Haydar Yeşil, Mehmet Çolak, Adil Akçay, Abdullah Atılgan ve Murat Göktürk'e "Tutukluluk sürelerinin makul olmadığı" gerekçesiyle manevi tazminat ödenmesi gerektiğine karar verdi.
Yüksek Mahkeme, sanıkların, "tutuklanmalarının hukuki olmadığı, tutukluluğun makul süreyi aştığı, yasak sorgu usulüyle ifade alındığı, iletişimin dinlenmesi, arama, el koyma ve inceleme kararlarının usulsüz ve hukuka aykırı olduğu, sadece müdahil taraf beyanlarının dinlendiği, sanık vekillerinin taleplerinin dinlenmediği, bilirkişi incelemesi taleplerinin reddedildiği, gizli tanık hakkında lehe olan bazı bilgilerin dava dosyasına geç ibraz edildiği" iddialarıyla 2013 yılında yaptığı bireysel başvuruyu sonuçlandırdı.
Anayasa Mahkemesinin kararında, Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesinde süren yargılama nedeniyle bazı başvuru konularında kanun yollarının henüz tüketilmediği belirtildi.
Haydar Yeşil'in 3 yıl 10 ay, Abdullah Atılgan, Murat Göktürk ve Mehmet Çolak'ın 3 yıl 3 ay 3 gün, Adil Akçay'ın 2 yıl 11 ay 3 gün tutuklu kaldığı ve sanıkların değişik tarihlerdeki tahliye taleplerinin çeşitli gerekçelerle reddedildiği anımsatılan kararda, ilgili kanuna göre tutuklama nedenlerine ilişkin somut olguların varlığının ikna edici biçimde kanıtlanması gerektiği vurgulandı. Kararda, dava konusu olayda, tutukluluğun devamı kararlarında bu şekilde bir kanıt olmadığına dikkat çekildi.
İlk derece mahkemesinin, "Henüz koruma altına alınmamış delillerin bulunduğu, bunların tam olarak toplanmadığı ve sanıkların bunları ortadan kaldırabileceği" gerekçesiyle tutukluluğun devamına karar verdiği belirtilen kararda, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Ancak 8 yılı aşkın süredir devam eden davada, bu delillerin neler olduğu ve neden toplanamadığı belirtilmemiştir. Mahkeme ayrıca başvurucuların henüz toplanmamış deliller bakımından delillere etki etmek, dinlenecek müşteki, tanıklar bakımından tanık ve müştekileri yönlendirmek suretiyle yargılamanın işleyişine müdahale edebileceğini belirtmiştir. Ne var ki yargılamanın işleyişini engelleme tehlikesine soyut olarak dayanılmış, bu tehlikenin varlığı somut olarak desteklenmemiştir. Tüm bu açıklamalar doğrultusunda somut olaydaki tutukluluk halinin devamına ilişkin bu gerekçelerin ilgili ve yeterli olduğu söylenemez."
Sanıkların, "Tutukluluk süresinin makul olmadığı ve tahliye taleplerinin 'formül gerekçeler' ile reddedildiği" şikayetleriyle ilgili Anayasa'nın 19. maddesinin 7. fıkrasının ihlal edildiğine hükmeden Yüksek Mahkeme, maddi tazminat talebini, "Tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmaması" nedeniyle reddetti.
- Manevi tazminata hüküm verildi
Anayasa Mahkemesi, "Özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği" şikayetini, "Başvuru yollarının tüketilmemesi, "Din ve vicdan özgürlüğü hakkının ihlal edildiği" şikayetini "Dayanaktan yoksun olması", "Adil yargılama hakkının ihlal edildiği" şikayetini "Başvuru yollarının tüketilmemesi", "Tutukluluğun hukuki olmadığı" şikayetini ise "Dayanaktan yoksun olması" nedeniyle "kabul edilemez" buldu.
Sanıkların "Tutukluluk süresinin makul olmadığı"na ilişkin iddialarının ise "Kabul edilebilir" olduğuna hükmeden Yüksek Mahkeme, Haydar Yeşil'e 8 bin, Abdullah Atılgan, Murat Göktürk ve Mehmet Çolak'a 6 bin 600'er lira, Adil Akçay'a da 6 bin lira manevi tazminat ödenmesini oy birliğiyle kararlaştırdı.