• Haberler
  • TBMM kapısında öğretmenlerden 'Şiddet yasası istiyoruz' eylemi

TBMM kapısında öğretmenlerden 'Şiddet yasası istiyoruz' eylemi

TBMM kapısında öğretmenlerden 'Şiddet yasası istiyoruz' eylemi
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Memur-Sen konfederasyonuna bağlı Eğitim-Bir-Sen yöneticileri ve öğretmenler; eğitim çalışanlarına yönelik artan şiddet olaylarını önleyecek, failleri cezalandıracak ve mağdurlara hukuki koruma sağlayacak bir yasal düzenlemenin yapılması talebiyle TBMM Çankaya Kapısı önünde eylem yaptı.

Çok sayıda üyemizin katıldığı eylemde, eğitim çalışanlarına karşı şiddeti protesto edildi. Bazıları ölümle sonuçlanan saldırıların son bulması için gereken adımların ivedilikle atılması, şiddet yasasının çıkarılması çağrısında bulunuldu.

“Canımız yanıyor, kanımız akıyor”, “Susma haykır, şiddete hayır”, “Dur de dur de şiddete dur de”, “Öğretmeni şiddete teslim etmeyin”, “Öğretmen ölüyor, Meclis uyuyor”, “Duy Meclis duy, sesimizi duy”, “Gör Meclis gör, hâlimizi gör”, “Kınamayı bırakın, yasamızı çıkarın” sloganlarının atıldığı eylemde Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın açıklama yaptı. 

 TBMM'deki milletvekillerinin maruz kaldığı saldırılara tepki olarak iş bırakma eylemlerine yarın devam edeceklerini açıkladı. Yalçın, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in, bileşenleri bir araya getirip ortak iradeyi göstermesine rağmen kararlılıklarını sürdüreceklerini bildirdi.

Yalçın, eğitim camiası olarak hazin bir cinayet haberiyle sarsılmış bulunduklarını ifade ederek, “İstanbul/Eyüpsultan’da eski bir öğrenci okul müdürü İbrahim Oktugan’a silahla saldırıda bulunmuş, ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan okul müdürü kurtarılamayarak vefat etmiştir. Meslektaşımıza Allah’tan rahmet, ailesine ve bütün eğitim camiamıza başsağlığı diliyoruz” ifadesini kullandı.

Ali Yalçın şunları kaydetti:

"Eğitim çalışanlarına yönelik şiddet münferit eylemler olmaktan çıkmış, yaygın bir toplumsal sorun hâline gelmiştir. Eğitim çalışanları olarak her yeni günde yeni bir saldırı haberi almaktan korkar hâle geldik.Öğretmenler bugün maalesef kendilerine yönelik şiddet olayları ile anılır hâle gelmiştir. İzmir/Ödemiş’te öğrencinin pompalı tüfekle öldürdüğü Ayhan Kökmen’i, Iğdır’da Yücel Düzci öğretmenimizin saldırıya uğrayan öğrencilerini korurken, gözü dönmüş kişilerin şiddetine maruz kalmasını, Patnos’un Aktepe köyündeki Yatılı Bölge Okulu Müdürü Yusuf Vural’ın ve Kayseri/Melikgazi Kadı Burhanettin Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdür Yardımcısı Gülhan Şaşmaz’ın bıçaklanmalarını unutmadık. Acıları yüreklerimizi yakmaya devam ediyor. Yüreklerimiz, arkadaşlarımızın acıları ile kavrulurken, son birkaç ay içerisinde şu saldırılarla karşılaştık: Diyarbakır’da öğrencinin liseden atılmasından sorumlu tuttuğu okul müdürümüz Hüseyin Oruç bıçaklanıp yaralandı, İstanbul/Sarıyer’de Prof. Ali Kemal Yiğitoğlu Ortaokulu’nda bir öğretmenimiz öğrenci velisinin yumruklu saldırısına uğradı, İstanbul/Başakşehir’de Hacı Ali Osman Gül İlkokulu’na zorla girmeye kalkışan bir veli hamile bir öğretmenimizi darbetti. Görülüyor ki, eğitim çalışanlarına yönelik şiddet olayları münferit eylemler olmaktan çıkmış, maalesef yaygın bir toplumsal sorun hâline gelmiştir.” 

"Bugün yaşadığımız acılar, dünün ihmal ve umursamazlığının sonucu"

Ali Yalçın, şiddetin, eğitim-öğretim hizmetlerinin yürütülmesini sekteye uğratacak boyuta ulaştığını dile getirerek “Bu şiddet eylemlerindeki artışta, şiddete başvuran kişilerin ‘yaptığım yanıma kâr kalıyor’ inancının büyük rolü vardır. Eğitimciler olarak, daha iyi bir eğitim için daha iyi bir müfredat, pedagojik yöntemler, daha ileri amaçlar üzerine kafa yormamız gerekirken, bugün bu yaramızı konu etmek mecburiyetinde kalışımızın ana sebebi, şiddetin ağırlaşan toplumsal maliyeti karşısında, bugüne kadar çözüm üretmede yetersiz kalınmasıdır. Göz göre göre gelen sorunu, gözümüzün önünde duran soruna, gözümüzü kapayarak çözüm bulamayız. Bugün yaşadığımız acılar, dünün ihmal ve umursamazlığının sonucudur. Yarın yaşanmasını istemediğimiz acılar da bugünkü ilgisizliğin sonucu olmamalıdır. Eğitimcilere yönelen şiddete ısrarla dikkat çekip çözüm önerilerimizi sunduğumuz her durumda karşılaştığımız yetersiz tutum, şiddetin ateşine benzin dökmekten başka bir anlama gelmemektedir” dedi.

Yalçın şöyle devam etti:

“Öğretmeni güçlendirecek, donatacak, koruyacak tedbirler almak yerine onu hedef alan saldırılar karşısında sessizliğe gömülmenin anlaşılır bir yanını göremiyoruz. Toplumdaki şiddeti eğitimle yok etmenin hesabını yaparken, şiddeti eğitimin içine sokmaya davetiye çıkarıcı uygulamaların akılla, izanla, vicdanla, kültürel değerlerimizle, hayat anlayışımızla telif edilir bir yanı yoktur. Eğitim çalışanları, bir yandan şiddetin toplumun aklını, anlayışını felç etmesine, eğitim başarımızı engellemesine dur demek için genç dimağlar üzerinde emek verirken, diğer yandan şiddetin nesnesi hâline gelmiş durumdadır. Şiddetin, eğitimi tehdit eder boyuta ulaşması, geleceğimizi tehlikeye sokacak boyuta doğru tırmanıyor olması, acil ve köklü çözüm bulmayı zaruri hâle getirmektedir.” 

"Şiddet eylemlerine yönelik cezai ve hukuki tedbirlerin alınması elzemdir"

Yalçın, uluslararası hukukta ve anayasada ifadesini bulan hayat hakkı ilkesi çerçevesinde, kasıtlı ve hukuksuz şekilde ölüme, yaralanmaya ve zarara sebebiyet verilmesini önlemenin devletin yükümlülüğü olduğunu işaret ederek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Devletin bu yükümlülük çerçevesinde suç işlemekten caydırıcı yasal zemini ve idari şartları tesis ederek yaşam hakkını koruma ve ayrıca buna ilişkin ihlalleri önleyici, bastırıcı ve cezalandırıcı bir infaz mekanizması geliştirme ödevinin hukuk devleti olmanın gereği olduğunu hatırlatmak istiyoruz. Bu doğrultuda eğitim çalışanlarına karşı eğitim-öğretim kamu hizmetinin sunumundan kaynaklı şiddet eylemlerine yönelik cezai ve hukuki tedbirlerin alınması elzemdir. Eğitim çalışanları, kendilerine yönelik şiddet olaylarına karşı caydırıcı nitelikte münhasıran bir cezai müeyyide getirilmesini, şiddete uğrayana, çalışana da hukuki koruma sağlayacak türden yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesini acilen talep etmekte ve beklemektedir.” 

"Cuma günü iş bırakıyoruz, bir haftalık imza kampanyası düzenliyoruz"

Eğitim çalışanlarına yönelik artan şiddet olaylarını önleyecek, caydırıcı olacak, failleri cezalandıracak ve mağdur eğitim çalışanlarına hukuki koruma sağlayacak bir yasal düzenlemenin yapılmasını sağlamak üzere, bugün yaptıkları basın açıklamasının ardından yarın, yani 10 Mayıs Cuma günü iş bırakma eylemi gerçekleştireceklerini, ülke genelinde basın açıklamaları yapacaklarını ve iş bırakma eylemiyle eş zamanlı olarak, 1 hafta sürecek dilekçe kampanyası başlatacaklarını vurgulayan Yalçın, TBMM Başkanlığı’na verilmek üzere toplayacakları imzaları yine bir basın açıklamasıyla teslim edeceklerini söyledi. 

"Yasal düzenlemenin ivedilikle yapılması için TBMM’yi harekete geçmeye davet ediyoruz"

Ali Yalçın, sözlerini şöyle tamamladı:

“TBMM’de görev yapan milletvekillerimizin, uğradığımız saldırılardan duyduğumuz üzüntüyü görmesini, anlamasını ve sorunu çözmek üzere hareket geçmesini bekliyoruz. Eğitim hizmet kolunun yetkili sendikası olarak, eğitimcilerin çağrılarına artık sessiz kalınmamasını istiyor, gerekli yasal düzenlemelerin ivedilikle yapılması için TBMM’yi harekete geçmeye davet ediyoruz.”

 

Bakmadan Geçme