• Haberler
  • Aktüel
  • 'Devlet memurları taşeronlaşırsa tüm Türkiye kaybeder'

'Devlet memurları taşeronlaşırsa tüm Türkiye kaybeder'

Devlette başörtüsü yasağı ve 'cuma namazı' konusundaki sorunları gündeme taşıyarak hükümetin ve memurların önünü açan sivil toplum kuruluşlarının başında gelen EKSEN'den kamu personel rejimiyle ilgili çarpıcı tespit ve mesajlar.... Haber Platosu'nun usta röportajcısı Mustafa Toygar'ın söyleşisi...

(MUSTAFA TOYGAR  - HABER PLATOSU)

Kamuda başörtüsü yasağı ve "cuma namazı" konusundaki sorunları gündeme taşıyarak hükümetin ve memurların önünü açan sivil toplum kuruluşlarının başında gelen EKSEN'den kamu personel rejimiyle ilgili çarpıcı tespit ve mesajlar. Eğitimci Kamu Çalışanları Sendikasının (EKSEN) Genel Başkanı İsmail Yıldız, "Kamu çalışanlarını çok ilgilendiren bir konu da 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda değişiklik yapılacağı sıkça dile getirilmektedir. Gerçekleştirileceği iddia edilen düzenleme ile, bunun memurların iş güvenliğinin ortadan kalkacağı, maaş ve özlük haklarında ciddi kayıplar ortaya çıkacağı iddia edilmektedir. Devlet memurları taşeronlaşırsa hepimiz kaybederiz. Bu noktada hükümet üyelerinden talebimiz, tüm kamu görevlilerini koruma altına alacak bir takım kanunu düzenlemeler gerçekleştirmeleridir." dedi.

İşte İsmail Yıldız'ın sorularımıza verdiği cevaplar...

Bir

Mustafa Toygar: EKSEN’den biraz bahseder misiniz?

İsmail Yıldız: Kısa adı “EKSEN Eğitim Sen” olan Eğitimci Kamu Çalışanları Sendikası 2012 yılında “Milli, sivil, katılımcı ve manevi değerlere bağlı” olmayı ilke edinerek kurulmuştur. 30. Eğitim sendikası olarak kurulan EKSEN 9 Şubat 2013 yılında ilk genel kurulunu yapmış ve kısa sürede üye sayısı bakımından 9. Sıraya yükselmeyi başarmıştır. Ancak EKSEN’in başarısı yalnızca üye sayısını artırmakla kalmamıştır.

EKSEN, insan hak ve özgürlükleri konusunda da kararlı bir tutum sergilemiş ve ilk olarak başörtülü vatandaşlarımızın kamu kurum ve kurumlarında özgürce çalışabilmesi için eylem kararı almıştır. Hükümetin bu yönde uygulamalarını desteklemiştir. Ancak kısmı serbestliği yeterli bulmayarak başörtüsünün istisnasız bütün kamu kurumlarında serbest olması için eyleme devam etmektedir. Yine bu bağlamda öğrenciler için de başörtüsünün serbest olması için yaptığı açıklamalar ses getirmiş ve okullarda başörtüsünün serbest olmasına katkı sağlamıştır.

EKSEN, sendikacılığın çağdaş normlarını gözeterek üyelerinin özlük hakları ile ilgili çalışmalar yapmıştır. Hukuk servisi üyelerinin haklarını korumak için açtığı davalarda büyük başarılar sergilemiştir.

EKSEN’in en çok ses getiren ve dikkat çeken eylemi ise “Cuma Namazı” ile ilgili düzenlediği imza kampanyası olmuştur. Milli ya da manevi değerlere bağlı olduğunu iddia eden sözde büyük sendikalar bu konuda susmayı tercih ederken EKSEN bu konunun üzerine kararlılıkla gitmiş ve yetkili sendikanın “sinir uçlarına dokunarak” konunun 2015 toplu sözleşme görüşmelerinde masaya getirilmesini sağlamıştır.

EKSEN, milli meselelerde üzerine düşeni her zaman yapmaya hazır olduğunu göstermiştir. Ermeni tehcirinin 100. Yılında Ermeni yalanlarına karşı akademik mücadeleyi esas alan EKSEN, “100. Yılında 100 Soruda 100 Yılın Yalanı” adıyla bir kitap yayınlamış ve kitabı ücretsiz olarak dağıtmıştır. Ayrıca EKSEN “kitabın telif hakları Türk Milletine aittir, dileyen istediği gibi bu kitabı basıp yayınlayabilir” notuyla internet adresinde de paylaşmıştır. Bununla birlikte EKSEN, Hz. Muhammed’in Eğitim Anlayışı, Türk-İslam Medeniyeti’nin Yıldızları, Alperenlik Ruhu gibi eserler de yayınlamıştır.

Yine akademik sendikacılığa öncülük etmek amacıyla EKSEN, Aksaray Üniversitesi ile işbirliği yaparak “Türk-İslam Siyasi Düşüncesi Kongresi” adıyla önemli bir bilimsel kongre düzenlemiştir. Kongreye yurt içinden ve yurt dışından katılımlar gerçekleşmiştir. 26-18 Ekim 2017 Tarihinde bu kongrenin ikincisi Kütahya Dumlupınar Üniversitesi işbirliğiyle gerçekleştireceğiz.

EKSEN, ülke gündemine dair yaptığı çarpıcı açıklamalarla da dikkat çekmiştir. Örneğin EKSEN, 2013 yılında “çözüm süreci” ile ilgili yaptığı açıklamada sürecin muhatabının terör örgütü ve siyasi uzantılarının olmaması ve terör örgütünün legalleştirilmemesi gerektiğini belirterek bölgedeki kanaat önderlerinin ön plana çıkarılması gerektiğini vurgulamıştır. 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra yaşanan gelişmeler EKSEN’i haklı çıkartmış ve basına yansıyan haberlerde devleti yönetenlerin artık terör örgütünü ve siyasi uzantılarını muhatap almayacakları, bölgedeki kanaat önderlerine yönelecekleri yer almıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin teröre karşı yaptığı operasyonları eleştiren 1100 akademisyenin bildirisine karşı sendikamızın hazırladığı bildiri 1700 akademisyen imzasıyla yayınlanmıştır.

Ülkemizin yaşadığı karanlık olaylardan biri olan 15 Temmuz İşgal Girişimi karşısında ABD Büyükelçiliği önünde ABD’nin bu girişimdeki rolüne karşı eylem ve açıklama yapan tek sivil toplum kuruluşu da sendikamız EKSEN Eğitim Sen olmuştur.

Mustafa Toygar: EKSEN’in diğer sendikalardan farkı nedir?

İsmail Yıldız: EKSEN’i diğer sendikalardan ayıran en önemli özellik gündelik politikayla uğraşmak yerine alandan gelen talepleri önemli-önemsiz diye ayırmadan ilgili yerlere taşıması olmuştur. EKSEN, yetkili sendika olmayı değil etkili sendika olmayı amaç edinmiştir.

EKSEN, diğer sendikaların aksine lider odaklı sendikacılık yerine “ortak akıl” odaklı bir sendikacılık anlayışıyla şahısları ön plana çıkarmaya karşı bir yapı oluşturmuştur.  Bu ortak aklın hedefi ise bütün vatandaşlarımızın Ay Yıldızlı Bayrak altında zengin fakir yoksul ayrıcalığı görülmeden, başını örtenle açanın yasaksız kavgasız kardeşçe yaşadığı imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir Türkiye hayalini gerçekleştirmektir.

 

Mustafa Toygar: Türkiye’de Kamu Sendikacılığı hakkında görüşleriniz nelerdir? Kamu sendikacılığının sorunları nelerdir?

İsmail Yıldız: Dünya tarihinde sendikacılığın temelinde işçi haklarının haklarının savunulması bulunmaktadır. Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de kamu sendikacılığı işçi sendikacılığından sonra gelişmeye başlamıştır. Türkiye, hukuki olarak kamu sendikacılığını işçi sendikacılığından ayrı ele almaktadır.

Sendikal haklar denilince örgütlenme, toplu sözleşme ve grev hakkı ilk akla gelen kavramlardır. İşçi sendikaları bu haklarını kullanabilmektedir. Ancak kamu görevlilerinin statüleri bu hakların kamu sendikacılığı açısından kullanılmasında yasal bazı engelleri beraberinde getirmektedir.

Öncelikli olarak örgütlenme konusunda Türkiye'de Türkiye’de silahlı kuvvetler personeli, polis, ceza infaz kurumunda çalışanlar, özel güvenlik görevlileri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği ile Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinde çalışan kamu görevlileri bu haktan yararlanamamaktadırlar.

Toplu sözleşme konusunda da en büyük sıkıntı imzalanan metinlerin hükümetin onayına sunuluyor olmasıdır. Bu da imzalanan metinlerin sözleşmeden çok talep olarak kalmasına neden olmaktadır.

Sendikacılık açısından emeğin gücünü kullanmak anlamına gelen grev hakkı ise ülkemizde kamu çalışanlarına tanınmamıştır. Kamu menfaati açısından grev hakkının kamu sendikalarına verilmesi halinde ortaya çıkacak sorunlar dikkate alındığında biz de grev hakkı üzerinde çok ısrarcı olamıyoruz. Ancak bunun yerine toplu sözleşme konusunda daha katı ve hükümete yaptırım gücü yüksek düzenlemeler yapılması gerektiğini düşünüyoruz.

 

Mustafa Toygar: Türkiye'de kamu çalışanlarının toplu sözleşme görüşmelerinde temsilini nasıl değerlendiriyorsunuz?

İsmail Yıldız: Ne yazık ki ülkemizde kamu çalışanlarının siyaset yapma hakkı bulunmaması kamu sendikalarının siyasi partilerle içli dışlı olmalarına neden olmuştur. Legal olarak böyle bir işbirliği olmasa da fiili olarak bu durum hükümet partisine yakın sendikanın alanda sayısal olarak güçlü olmasına neden olmaktadır. Bu nedenle kamu çalışanları toplu sözleşme görüşmelerinde haklarını talep edecek sendikalar tarafından temsil edilememektedirler. Özellikle ekonomik haklar konusunda hükümet ve yetkili sendika arasında toplu sözleşme görüşmeleri tiyatrosu oynanmaktadır. Bu durum 2014 yılında Memur Sen'in hükümetin önerisinin bile altında, enflasyon oranları gözetilmeden talep ettiği ve hükümetin de kabul ettiği zam oranında çok iyi görülmüştür.

Bu durumun önüne geçmek için kanunda toplu sözleşme görüşmelerine katılabileceği belirtilen Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinde diğer sendikalarında etkinliğini artıracak yöntemlere yer verilmelidir. Hatta daha radikal bir çözüm olarak toplu sözleşme görüşmelerinden önce her bir iş kolunda faaliyet gösteren sendikaların ön görüşme yapması ve oradan ortak bir metin çıkarılması sağlanmalıdır.

 

Mustafa Toygar: EKSEN Eğitim Sen’in toplu sözleşme görüşmelerinde masaya getirilmesini istediği talepler nelerdir?

İsmail Yıldız: Sendikamızın yönetim kurulu ve genel kurulu ile yapmış olduğumuz istişareler sonucunda taleplerimizi belirlerken bu taleplerin bir istekler yığını olmamasına özen gösterdik. İhtiyaca binaen elzem görülen somut ve uygulanabilir meseleleri dile getirmeye çalıştık. Taleplerimizi ana başlıklar etrafında 43 maddede ortaya koyduk.  Bu talepleri refah seviyesi yüksek, güçlü bir Türkiye amacına hizmet etmek için dile getirdiğimiz vurgulamak istiyorum.

Özlük ve ekonomik hak taleplerimizi 39 maddede dile getirdik. Bu taleplerimizi basın açıklamamızda yayınladık. Burada size sendikacılıkla ilgili taleplerimizden bahsetmek istiyorum.

Biz EKSEN Eğitim Sen olarak kamu sendikacılığında sendikacılık ahlakına zarar verilmesini istemiyoruz. Bu nedenle yetkili sendikanın toplu sözleşme priminde kendi üyelerine diğer sendikaların üyelerine iki kat fazla prim verilmesini istemesini yakışıksız buluyoruz. Bize göre hükümetin memurlara toplu sözleşme primi vermesi doğru değildir. Biz bize de toplu sözleşme primi verilmesini istemiyoruz.

Sendikal ahlakın muhafaza edilmesi adına bu primin kaldırılmasını talep ediyoruz. Bu prim kaldırıldığında gerçekten sendikalaşmaya önem veren kamu çalışanları sendikalaşacak ve mücadele azmine sahip olacaklardır.  Kamuoyunda şöyle bir algı oluşmasını istemiyoruz, biz "neden yetkili sendikaya daha fazla prim ödeniyor?" demiyoruz. Tam tersi bu primin kimseye ödenmesini istemediğimizi vurguluyoruz. İşverenin parası ile işverene karşı sendikacılık yapılamaz. Bunun yerine kamu çalışanlarının ekonomik hakları geliştirilmesi gerekir.

Bir de kamu çalışanlarını çok ilgilendiren bir konu da 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda değişiklik yapılacağı sıkça dile getirilmektedir. Gerçekleştirileceği iddia edilen düzenleme ile, bunun memurların iş güvenliğinin ortadan kalkacağı, maaş ve özlük haklarında ciddi kayıplar ortaya çıkacağı iddia edilmektedir. Devlet memurları taşeronlaşırsa hepimiz kaybederiz. Bu noktada hükümet üyelerinden talebimiz, tüm kamu görevlilerini koruma altına alacak bir takım kanunu düzenlemeler gerçekleştirmeleridir.

Bakmadan Geçme